Hacer Ezberci
Hangi detayı nasıl daha iyi anlatabilirim diye düşünmekten yazmaya başlayamıyorum. Çünkü bu eğitim, tam olarak öyle bir eğitim. Dışarıda belirli platformlarda çok yüksek fiyatlara ulaşılabilen bazı eğitim konuları, Cyber Struggle’da bir günün detayı. Her şeyi not almaya çalışsanız bile verilen içeriğin tamamını not alabilmek, kaydını tutabilmek imkansız gibi bir şey. Çünkü aslında aldığımız tüm eğitimleri anlamlandıran şey deneyimlerimiz. Takım olmaya çalışırken, bulunduğun ortama ve duruma adapte olmaya, alan hakimiyetini sağlamaya, her uyarıcıya karşı tetikte olmaya ve mentorlerin ağzından çıkan her sözü yakalamaya çalışırken; deneyiminiz de oldukça özel bir hale geliyor. Tüm eğitimi bu şekilde özetleyebilirim.
Farklı açılardan ele almam gerekirse, teknik kısım hakkında diyebileceğim pek bir şey yok. Yeterliliğini sorgulamak imkansız. Hatta içerik o kadar dolu ki; eğitimi değil, kendimi çok yetersiz hissettim. Çalışmadığım her an her dakika vicdan azabı çektim. Konular akıp gidiyordu ve yakalamak zorundaydım. Verilen her bir bilgi, başta Kubilay hocamız olmak üzere tüm hocalarımızın tecrübe süzgecinden geçerek anlatılan bilgilerdi ve en önemlisi buydu. Bilgiyi bulmak kolay, bunu da bu eğitimde çok kez deneyimledik. Ancak tecrübeye ve rehberliğe ulaşmak hiç de kolay değil. Bu yüzden eğitim boyunca bunun peşinde koştum. Hocalarımıza anlamlı veya anlamsız olduğu farketmeksizin sorular sordum. Bazı konularda takıma anlatan insan oldum, bazı konularda takım arkadaşlarımın peşinde koştum. Not almak için teknik konuları beklemedim, hatta muhtemelen teknik olmayan kısımları daha çok not aldım. İyi ki de öyle yapmışım. Çünkü zaten eğitimin psikolojik tarafını hallettikten sonra, teknik kısımda neyi nasıl yapabileceğimi çok iyi anladım. Verilen rutin taskler önemli bir yol haritasıydı. Amacını kafamda oturtana ve kendi içimde pekiştirene kadar çok sorgulasam da, yapmak çok zor gelse de, son haftalarda tam olarak eğitimin akışına kapılmış ve memnun bir haldeydim. Verilen her bir taskin, söylenen her bir cümlenin bir anlamı vardı çünkü. En sonunda anladım.
Psikolojik taraftan bahsetmişken; benim en zorlandığım kısım olduğunu söyleyerek başlayabilirim sanırım. Çok ağladım, çok öfkelendim. Bazen çok mutlu oldum. Kendimi çok sorguladım. Kubilay hocama çok kez “Ben doğru yolda mıyım? Doğru mu yapıyorum?” diye sormak istedim. Onaylanmaya ve not sistemine o kadar alışmışız ki. Bununla çok kez yüzleştim. İnsanın tüm eksik yanlarıyla yüzleşmesi çok zor. Bir o kadar da sizi büyüten, geliştiren bir durum. Değişmekten kaçamazsınız, değişime biraz da olsa açıksanız. Değişime ne kadar direnirsen o kadar acı çekiyorsun. Su gibi olmak ve üzerinde hiçbir kiri tutmamak, akıp gitmek en güzeli. Deneyimler tamamen kişiye özeldir, herkes bana katılmayabilir, herkes için tecrübeleri eminim çok farklıdır, herkes başka anlatır ama benim hissettiklerim bunlardı. Ben “Güçlendim!” diyerek çıktım. “Değiştim!” diyerek çıktım. Bu da yanıma kâr kalan en güzel ödüllerden biri oldu.
Eğitim boyunca beni en uyanık ve heyecanlı tutan konu “belirsizlik” ilkesiydi. Sorular sorup cevap alamadıkça zihindeki ufak soru işaretleri dev soru işaretlerine dönüşüyor. Sordukça ve daha çok soru soruyorduk ve zaten asıl amaç buydu. Soru sormayı öğrenmek. Çünkü öğrenmenin, gelişmenin esası da aslında buydu. Soru sormak. Küçük bir çocuk heyecanıyla ve merakıyla sorular sormak. Küçük bir çocuk kadar öğrenmekte ısrarcı olmak. Küçük bir çocuk gibi inatçı ve hedefine ulaşana kadar istekli olmak. Mesele tam olarak buydu ve bunu anlamak, cevapsız sorularla barışmak çok güzeldi.
Tüm bu süreçte pişman olduğum hiçbir şey yok diyebilirim. Pişman olursam gelişimime ve verilen tüm bu emeklere saygısızlık yapmış olurum. Pişman olamam çünkü yanlış yaptığım her konudan çokça ders çıkardım. Yanlış diye de bir şey yok zaten, kimse size yaptığınızın yanlış olduğunu söylemiyor. Öyle bir eğitim ki, zihninizde tüm aydınlanmaları kendi kendinize yaşıyorsunuz. Yanlışa ve doğruya her iki durumla da yüzleşerek kendiniz karar veriyorsunuz. Eğitimin sonunda, en başındaki kendinize bakıp gülüyorsunuz hatta bazen sinir oluyorsunuz. “Ne kadar saçma düşünüyormuşum!” diyorsunuz. Kendi çelişkilerinizin farkına varıyorsunuz. Bu yüzden eğitime katılacak olan arkadaşlara da çokça yanlış yapmalarını, oldukları gibi olmalarını ve kendilerini programın akışına bırakmalarını tavsiye edebilirim. Çünkü beni en çok geliştiren şey bu oldu. Kimi zaman takımı bıktıran insan oldum, kimi zaman güldüren. Sadece içimden ne geliyorsa onu yaptım ve duygularımı sonuna kadar yaşadım. Otokontrolü devre dışı bıraktım ve algılarımı açtım. Hiçbir zaman “Ben biliyorum.” demedim. Aksine hep bilmiyor olmaktan ve yetersizlikten şikayet ettim. Bilmemenin ağırlığını hissettim. Bilip de anlatmayan insanlarla kavga ettim. Bunu yapmasaydım, değişemezdim. Daha iyi olabilir miydi, tabi ki olabilirdi. Yapabildiğimi yaptım, yapamadıklarımın vicdan azabını çektim. Hala da çekiyorum ve eğitimde edindiğim alışkanlıklarımı devam ettirmeye çalışıyorum. Ama anlatımımdan anlaşıldığı üzere hep ben yaptım veya yapmadım. Siz gelişmek isterseniz gelişirsiniz. Değişmek isterseniz değişirsiniz. Hiçbir şey öğrenmeyerek de çıkabilirdim, daha çok şey öğrenerek de çıkabilirdim. Özgürdüm. Her şey belliydi ama hiçbir şey belli değildi. Köşeler vardı ama kenarlar yoktu. Sınırları öğrenmek istiyorsak soruyorduk. Sormadan hiçbir şeyin cevabını öğrenemiyorduk. “Discipline Equals Freedom” mottosunun bu eğitime gerçekten çok uygun olduğunu ben de sonuna kadar deneyimledim diyebilirim. Bu düşünce biçimini, hayatım boyunca işime yarayacağını düşündüğüm için davranış biçimi olarak kendi yaşantıma da dahil ettim. Eminim çok faydasını göreceğim.
Eğitimde emeği geçen insanların haklarını ödeyebilir miyiz bilmiyorum. En az bizim kadar, bazen bizden daha çok yoruldular. Bizi bizden daha çok düşündüler. Her hareketimizi, davranışımızı gözlemlediler. Bizi çok iyi tanıyorlardı ve neye ihtiyacımız olduğunu çok iyi biliyorlardı. Kendimizin en iyi versiyonuna ulaşabilmemiz için bizi destekliyorlardı. Verdikleri tüm emekler için sonsuz kez teşekkür ederim. Benim için çok önemli bir rehber, örnek oldular. Hiçbirini asla unutmayacağım ve hepsini her zaman anacağım, yolumda onlardan öğrendiklerimle devam edeceğim. Ne olursa olsun Ranger ruhunu taşıyıp, ona uygun hareket etmeye çalışacağım. Ranger ruhunu insanlara gösterip, örnek almalarını sağlayacağım. Çünkü her zaman, “Rangers Lead the Way.”
Son olarak, iyi ki varsınız.