Enes Sanal
Eğitim, davranış değiştirmelidir. 10 hafta boyunca yaşadığımız şey bu oldu. Kursa gerçekten kendini veren, 10 hafta boyunca bir gününü boş geçirmemeye gayret eden, yaşadığı günün önceki günden daha iyi olmasına gayret eden bir kursiyer için bu eğitim gerçekten davranış değiştiriyor.
Oldukça doyurucu bir teknik içeriğin yanı sıra, ben ilk günden itibaren teknik olmayan kısma hep daha çok önem vermiştim. Ranger kursuna katılmayı üniversite 3. sınıftayken düşünmüştüm. Üzerinden yaklaşık olarak 4 yıl geçtikten sonra katılma imkânı buldum. Bu süre içerisinde bazen oldukça yakından bazen de uzaktan gözlemleme ve takip etme fırsatım oldu. Nihayet kursa katıldım ve 10 hafta boyunca en az 10 defa “çok geç katılmışım” derken buldum kendimi. Ve hiçbiri teknik konularda olmadı. Buradaki ortamı, ekip ruhunu, geride kimseyi bırakmamayı, yeri geldiğinde uyumadan arkadaşın için çalışmayı, daha önce yapmadığın görevleri gerçekleştirirken yeni yönlerini keşfetmeyi, zorlukları aşmayı, sürtünme ve çatışmaları yaşayıp bunları yönetebilmeyi daha önceden yaşamalıymışım. Tüm bunları neden daha önce deneyimleme fırsatını yakalayamadım ki diye ve ertelediğim için kızdım kendime çok kez. Siber güvenlik alanında 3. senemi doldurdum ve 10 haftadaki kurs deneyimini sektöre atılmadan önce yaşamanın avantajını bizzat gördüm ve değerlendirme fırsatım oldu. Bunu söylememin nedeni de katılmayı düşünen adayların erteleme eğilimi. Genelde Ranger sürecini tavsiye ettiğimde aldığım cevap “henüz teknik olarak hazır değilim, biraz aşina olayım” oluyor. Böyle bir sürece hazır olunmasına gerek yok. Eğer katılma düşünceniz ve fırsatınız varsa ertelemeyin. Mutlaka bir an önce açılan ilk döneme başvurunuzu yapın.
Ranger kursu alışılageldik siber güvenlik sertifikasyon süreçlerine benzemiyor. Burada size hazır bir içerik verilmiyor. Burada size hazır slaytlar veren “slayt mühendisleri” yok. En başta ifade etmeliyim ki; siz ne kadar isterseniz ve emek harcarsanız o kadar faydalı olan bir sürecin içine giriyorsunuz. Eğer istemezseniz ve emek harcamazsanız bu kurstan faydalanmamayı bile başarabilirsiniz. (!) Her şey sizin bireysel çabanız, ekibinizle olan ilişkiniz ve ekipçe ilerleyişinize çok bağlı.
10 hafta boyunca türü problemlerle karşı karşıya kalıyorsunuz. Hatta en çok maruz kalınan durum, sorunlarla baş başa bırakılmak. Eğitmenler ve kursun konsepti bu. Çoğunlukla çözüm verilmiyor ve siz bazen bir başınıza ve çoğunlukla ekip olarak sorunlarla baş başa bırakılıyorsunuz. Bir gerçek hayat simülasyonu da diyebiliriz. Gelişim burada başlıyor. Doğru soruyu sormak, analiz yapmak, ekip halinde çalışabilmek gibi birçok beceriyi, sorunları çözerken kullanıyorsunuz, bu beceriler mevcut değilse bile edinmeye başlıyorsunuz. Tabi bunu istiyorsanız ve çaba sarf ediyorsanız.
Bu kursta her şey mücadele ve çaba üzerine kurulu. Asla pes etmemek ve arkadaşını geride bırakmamak esas. Bakın burada bireyin ne kadar üstün yeteneklere sahip olduğu çok büyük bir öneme sahip değil. Bu kursu “başarıyla” tamamlayabilmek, yalnızca gerçekten ekip olabilmekle mümkün. Üstün bireysel yetenekleriniz sizi bu ortamda ayrıcalıklı kılmıyor, sizi yukarı çıkarmıyor. Ekiple birlikte hep birlikte yukarı çıkıyorsunuz. Çok yukarı değil, azar azar ama HEP BİRLİKTE. Geride kimseyi bırakmadan, her görevde bir gözün arkadaşında olacak şekilde.
En zor ve bireysel olarak aşılması güç olan problemleri ekiple aşmak, düştüğün an arkadaşının seni kaldırması. Bu deneyimleri size 10 haftada yaşatacak başka bir siber güvenlik kursu/sertifikasyon süreci yok. Örneği henüz yok. Ve işin kötü yanı, verimli ve iyi değerlendiremezseniz bir daha böyle bir fırsatı yakalamanız da zor. Çünkü ikinci sefer gelmeye kalksanız bile bu süreci ilk kez deneyimlemek çok ayrı.
Bu yüzden kursiyerler 10 haftalık bu eşsiz süreci çok iyi değerlendirmeli ve gerçekten kimseyi arkada bırakmadan gerçek bir ekip olabilmeyi başarmaya çabalamalıdırlar.
Tabi sürpriz unsuru bozulmaması gerekli, bu yüzden birçok detayı paylaşamıyoruz. Kurs boyunca yaşanan sürprizler ve sürekli belirsizlik hali beni gerçekten en çok yoran ilk 3 unsurdan biriydi. Gerçek hayattaki gibiydi, çoğunlukla belirsizlik mevcut. Net olan çok az şey var.
Bu kursun 4. ve 5. haftasına kadar ve bu süreden itibaren hiç düşmediyseniz, hiç zorlanmadıysanız, aklınız karışmadıysa, sinirlenmediyseniz, heyecanlanmadıysanız, ekibinizle sürtüşmediyseniz veya uç duygular yaşamadıysanız bir anomali mevcuttur. Kendinizi sorgulayın, ekibinize sorular sorun, danışın. Mutlaka hocalarınıza gidin ve durumu sorgulayın. Sizde, isteyip istememenizle alakalı, ciddiye almakla ilgili bir sorun veya bir yerlerde mutlaka yanlış giden bir şey vardır. Bunu mutlaka sorgulamalısınız.
Ama eğer sıklıkla düşüyorsanız, öfkeye kapılıyorsanız, yapamadığınızı düşünüp umutsuzluk sık sık kendini gösteriyorsa, arkadaşlarınızla sürtüşüyorsanız ve bu belki de çatışmaya bile dönüşmüşse işte o zaman doğru yoldasınız 🙂 Bu süreç boyunca düşün, hata yapın, risk alın. 10 hafta boyunca yapabildiğiniz kadar yanlış yapın. Ekibinize rezil olun, yapmadığınız şeyler yapmaya çalışın. Çoğunlukla yanılın ve bunu görün. Ve sonunda bunları düzeltin veya düzeltmenin mümkün olduğunu, hata yapınca ölmediğinizi DENEYİMLEYİN. İnsan beyni böyle evrimleşti. Bizim beynimiz bu şekilde en yüksek verimde öğrenebiliyor: TECRÜBE EDEREK, DENEYİMLEREK, YAŞARAYAK. Herkes hata yapınca ölmediğini bilir. Ancak bunu deneyimleyerek öğrendikten sonra gerçekten davranışınız değişiyor. Çünkü bilmek tek başına yetmiyor. Mutlaka deneyimlemek gerekiyor. İnsan böyle çalışıyor. Ve yalnızca istemek de yetmiyor. Harekete geçip YAPMAK gerek. 10 haftalık Ranger kursu size bu fırsatı çok fazla sayıda sunuyor. Değerlendirmek de size kalıyor. Bu noktada kursiyere düşen şey, egosunu törpüleyip düşebildiği kadar düşmek, hatalar yapmak ve ders çıkarmak oluyor. Tabi bunu yaparken de asla pes etmemek ve arkadaşını arkada bırakmamak gerekli. Yani defalarca düşse de inat edip kalkmak ve düşen birini gördüğünde durup onu kaldırmak. İşte o zaman maksimum verimde alacağı sonuçlar inanılmaz olabiliyor.
Kursun bu kadar etkili olmasında ve davranışları değiştirmesindeki sır, ekip kültürünü aşılaması ve hissederek yaşatma imkânı vermesinde gizli. Yoksa burada gizli ve kimsenin bilmediği teknik ve teknik olmayan bilgiler verilmiyor. Daha önce onlarca kitaptan elde ettiğiniz teorik bilgiler belleğinizde dağınık şekilde duruyor olabilir. Bilmediğiniz hiçbir şey sunmasına gerek yok. Siz burada deneyimleyerek, tecrübe ederek, hissederek yaşadığınızda bu bilgiler dağınık halden düzenli hale geçiyor, daha farklı anlam kazanıyor. Ve bunu çok farklı ve zıt karakterlerden oluşan ekibinizle beraber yaptığınızda etkisi katlanıyor. Başka bir ortamda tek başınıza böyle bir deneyim yaşayamayacağınıza bahse girebilirim. Bilmek ve deneyimlemenin farkı ve hissederek yaşamanın gücü beni bu süreçte gerçekten çok şaşırtmıştı.
Tüm bunları yaşayınca keşke daha az teknik içerik olsaydı diye çok kez içimden geçirmişimdir. Ve geri bildirimlerimde de birkaç kez yazmıştım. Çünkü teknik tarafta da sır bilgiler ve eşsiz teknikler gösterilmiyor. Ama burada ekiple beraber sorunların üstesinden gelmek, çözüme beraber gitmek, zorluk karşısında gerçekten çabalamak, hiç bilmediğin konuları kısıtlı zamanda baskı altında öğrenmeye çabalamak gibi durumlar normal öğrenme süreçlerinden daha farklı şeyler öğretiyor. Bu kısım için de belirsizlik bozulmasın ama şunu söyleyebilirim: bu kadar çeşitli konuyu bu kadar az zamanda öğrenmek ve konuların zihinde oturması mümkün. Bunu söyleyebilirim.
Her ne kadar kursa katılmaktaki ilk amacım teknik bir şey almak olmasa da bilmediğim çok şey öğrendim. Bazen teoriye doyduk, bazen yüzeysel ve ihtiyacımız kadarını aldık. Ama her zaman öğrendiğimiz bilgiler bizi üst basamağa çıkardı ve gereksiz şeyler öğrenmedik. Ve derinlerde de boğulmadık. Tam kıvamında, doyurucu ve kaliteli bir teknik içerik mevcut. Ve fark ettiğim şu oldu: biz ekip olarak ne kadar istersek, eğitmenler bunu verebilecek durumda oluyorlar. Yani teknik ilerleyişiniz ve verilecek teknik içerik tamamen ekibin durumuna bağlı. Yani siz çok ilerdeyseniz ekibiniz gerideyse sizin ilerde olmanız bir anlam ifade etmiyor. Ancak siz yeteneklerinizi ve bilgilerinizi ekibi yukarı taşımak için kullanırsanız bu sizin için de faydalı olmaya başlıyor. Yani ekip olabilmenin önemi, teknik tarafta da önünüze çıkıyor.
Bu bağlamda teknik taraftaki yüksek yoğunluk yüzünden de moraller düşüyor. Yapamadığınız anlar oluyor. Hatta çokça düşüyorsunuz da. Bu noktalarda ekibe tutunmak ve bireysel olarak asla pes etmemek, inat edip üzerine gitmek çok önemli. Eğer bu şekilde inatçı ve Ranger mindsetine uygun bir davranışta ısrarlı olunursa, öncelerde dağınık ve belki anlamsız olarak teknik içerik, sonradan zihinde oturuyor. Ama ısrarcı ve pes etmeyen bir yapı içinde olmak gerekli. Yoksa kaybolursunuz. Ve bir kez koparsanız toparlamanız çok zor olabilir. Çünkü kurs gerçekten çok yoğun. Asla bırakmayın, ekibinize tutunun, düşen varsa hemen kaldırın. Birlikte, hep beraber inadına yürüyün. Ekipçe başarabilirsiniz.
Tabi kurs boyunca “başarı”, “başarılı”, “iyi”, “doğru”, “yanlış”, “kötü” vs. gibi yığınla terimin ne kadar göreceli, bazı noktalarda manasız olduğunu görüyorsunuz. Yanlış bir eğitim sisteminde yetişmiş olan bizler için kalıplaşmış birçok tabuyu yıkmak yine bizim elimizde. Zihinlerimizi kısıtlayan ve bakış açılarımızı daraltan çok fazla inhibitör var. 10 hafta boyunca bunlardan kurtulmak için ne kadar çabalarsak o kadar iyi bir “analist” olabilme fırsatını yakalarız. Ve gerçekten “objektif” bir sorgucu bireye dönüşebiliriz. Neden bahsettiğimi kursa katıldıktan birkaç hafta sonra anlayacaksınız 🙂
Özellikle kursun teknik olmayan kısımları için kendinizi verin. Dinleyin, hissederek yaşamaya ve anlamaya çalışın. Mutlaka not tutun. Teknik olmayan konular çok iyi süzülmüş. Yılların tecrübesi, birikimi, analizi öyle güzel süzülmüş ve paketlenmiş ki bu kısımlar teknik kısma benzemez. Bireysel çabalarınızla da kısa sürede elde edemezsiniz. Bence bu kısımlar teknik kısımdan çok daha değerli.
Kurs boyunca en çok yapmanız gereken şey talep etmek ve soru sormak olmalı. Talep edin, soru sorun. Ret yiyebilirsiniz yine sorun, soruyu değiştirin ve yine sorun. En fazla küfür yiyip ret yersiniz. Bunu deneyimleyin :D. Burası bir simülasyon ortamı. Bakın başka bir yerde 10 hafta böyle bir ortamı yakalayamazsınız. Şu an örneği yok. Yapmadığınız şeyler yapın, şartlanmışlıklarınızı ve ön yargılarınızı yıkın. Bunları yaparsanız verimli olur. 10 haftalık bu süreci sıradan ve değişiklik yapmadan verimsiz şekilde geçirmek istemezsiniz. Zaten bunları yapınca değişimin ve bunları yapmanın ne işe yaradığının farkına varıyorsunuz süreç içinde. Dediğim gibi, bilmek yetmiyor. Deneyimlendiğinde anlaşılıyor.
Teknik taraftaki tecrübelerin, yaşanmışlıkların aktarılması çok değerli. Gerçek senaryolar, gerçek saldırı ve olaylar üzerinden tecrübe aktarımı da her kursta elde edebileceğiniz bir kazanım değil. Gerçek hayattaki sürtüşmeler, çatışmalar ve ilişki yönetimine örnek olacak çok sayıda anlatım oldu. Bunlar sektöre atılacak kursiyerler için çok değerli ve çok sayıda ders çıkarılabilecek örnekler. Bu örneklerle beraber teknik içerik zihinde daha iyi yer ediyor.
Bu kurs süresince kazandığım en güzel davranış soru sormak oldu. Evet basit gibi görünüyor ama 10 haftalık süreçte önemi anlaşılıyor. Yaşamak gerek. Bizler yanlı ve yanlış bir eğitim sisteminde soruların cevaplarla birlikte verildiği süreçlerden geçip yıllarca yontulmaya çalışan zihinlere sahibiz. Hep aşağıdaki 4 veya 5 seçenek, soruyla beraber hazır verildi ve hep sunulan bu hazır seçenekleri seçmemiz istendi.
Tabi Ranger sürecinde bu durum böyle olmadı. Bize seçenek falan verilmedi. Cevapları verilmedi. Sorular bile bazen belirsizdi. Ben gerçekten afallıyordum bu durumlarda. Çünkü hep alışmışız cevapların hazır sunulmasına. Bu durum gerçekten zorluyor. Tabi zorluk, beraberinde gelişim fırsatını da getiriyor. Tabi pes edilmezse.
Gerçek hayatta her sorunun cevabı yok, bu sürtünmelerle dolu hayatta sorular cevaplarla beraber gelmiyor. Hatta bazen yıllarca cevapsız kaldığımız da oluyor. Ve cevaplarını bulamadığımız yığınla soruları da taşıyoruz yük olarak. (Hele bir “overthinker” iseniz bu yük çok yoruyor.) İşte kurs süresince de özellikle cevaplanmayan sorular, çözümü verilmeyen problemler, bazen sorunun bile olmadığı ve soruyu bizim oluşturmamız istenen durumlar var. Beni bu belirsizlik çok yormuştu. Ama tam bir gerçek hayat simülasyonuydu. Ve artık kursun sonlarına doğru, yüzeysel şekilde “cevaba” odaklanıp geçmek yerine; sorgulamayı, soru sormayı, soruyu değiştirip tekrar sorma yeteneklerinizin geliştiğini ve bakış açınızın gerçekten değiştiğini fark ediyorsunuz. Saçma sapan şekilde, hayatın pratikliğinden ve gerçeklerinden uzak olarak doğru şıkkı bulmaya çalışıp test çözer gibi soruları atlamak yerine; soruyu sormak, soruyu değiştirmek, durumsal sorgulama yapmak, bağlamı gözetmek gibi eğilimler içine giriyorsunuz. Aslında hayat da tam olarak bu. Bu çalışmalar neticesinde alan hakimiyeti ve durumsal farkındalık seviyenizin arttığını özellikle kurs bitip tempo normale dönünce fark edebilirsiniz.
Tabi bu gelişimler yalnızca siz isterseniz, aksiyon alırsanız, emek harcarsanız olabiliyor. Zorlanmadan olmuyor, acı çekmeden bu değişimler olmuyor. Keşke dememek için çekebildiğiniz kadar acı çekin. Acının bu kadar faydalı olduğunu deneyimleyeceğiniz birkaç yerden biri olabilir Ranger süreci.
Her daim yorum yapın, soru sorun. Olayları deşin, içini açın, parçalara bölün sürekli sorgulayın. Bir neticeye varmanın şart olmadığını göreceksiniz. Bunu öğreniyorsunuz. Ama doğru soruları sorabilmek çok önemli ve şart.
Hayatınızı ve eski alışkanlıklarınızı 10 haftalığına duraklatın. Hiç sormadığınız kadar soru sormalısınız. Alışkanlıklarınızı ve bakış açınızı bir kenara bırakın, kurs bitince gerek duyarsınız alırsınız tekrardan. Ama bu 10 hafta boyunca her hafta bir önceki haftadan daha iyi bir SORGUCU olmaya çalışın. Hocalarınıza sorun, ekibinize sorun. Daha önemlisi, kendinize sorun. Farklı sorular sorun, aynı soruları farklı şekilde sorun, soruyu değiştirip sorun. Ama sürekli soru sorun. Soru sormanın siber güvenliğin de temeli olduğunu kursa gelince daha iyi anlıyorsunuz. Bu benim düşüncem ama; siber güvenlikten önce bu yetenekleri edinmemin daha önemli olduğunu düşünüyorum. İyi bir sorgucu ve analist olduktan sonra iyi bir “siber güvenlikçi” olmak mesele bile değil.
Tüm verilen görevleri hissederek, kendini vererek tamamlamaya çalışırsanız, anlamsız gibi görünen ve sizden istenen şeyleri küçümsemez ve ciddiye alırsanız hayatınızdaki sürtünmeler ve takıntılar yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlıyor. “Görev adamı” olmaya başlıyorsunuz. Evet çok iyi bir sorgucu oluyorsunuz, iyi bir analist oluyorsunuz veya bu yolda ilerliyorsunuz ama bir görev geldiğinde sorgulamadan yerine getirin. Sorgulamayı ve kritik etmeyi görev sonrasına bırakın. Saçma ve anlamsız gibi görünen görevlerde bunu yapmak zor ama kendinizi kursa bırakın ve programa güvenin. Burada her görevin bir anlamı var ve hiçbir şey boşuna yapılmıyor. Kurs konseptine ve programına güvenebilirsiniz.
Bir diğer husus da baskı noktalarınız ve zayıflıklarınız. Bunları saklamaya gerek yok. Eğer bunları saklamazsanız size üstüne gitmeniz için fırsat tanınıyor. Zorlanarak da olsa bir şeyleri aşmanız için uğraş veriliyor. Bu yüzden saklamanıza gerek yok tabi gelişmek istiyorsanız.
Her şey istemekle, çabalamakla ve mücadeleyle çok ilgili. Kurs boyunca disiplinin motivasyondan büyük olduğunu görüyorsunuz. Kursun sonlarına doğru ve kurs bittiğinde ise disiplinin aslında özgürlük olduğunu, motivasyonun ise o kadar da büyük öneme sahip olan bir kavram olmadığını anlıyorsunuz. Bakın bunlar kitaplarda da yazıyor ama bilmek etkili değil. Deneyimlediğinizde öğreniyorsunuz. O yüzden 10 hafta boyunca disiplin şiarınız ve görev aşkınız olmalı. İstemelisiniz, çabalamalısınız ve mücadele etmelisiniz. Düşmek mesele değil. İnadına kalkmalısınız. Motivasyonunuz kalmadığında, ki çok olacak, artık disipline sarılacaksınız ve arkadaşınız için ilerleyecekseniz. Düştüğünüzde, düşenleri kaldırmak için ayağa kalkacaksınız. Ve sonra yine düştüğünüzde başkası da sizi kaldıracak. Yardım almaktan utanmayacaksınız. Egonuzu törpüleyip kendinizi bazen yerden yere vuracaksınız.
Verilen görevleri hissederek ve kendinizi vererek yapacaksınız işte 10 hafta bu şekilde disiplinli olursanız sizi temin ederim ki hayatınız 10 haftada değişecek. 10 haftanın değişim için o kadar da kısa bir süre olmadığını yaşayınca anlıyorsunuz.
Çabalarınız neticesinde, bileğinizle oluşturduğunuz mindseti ve zihin durumunu kurs sonrası da sürdürmek bence gerekli. Çünkü yoğun tempo sonrası boşluğa düşmek ve körelmek olası. Ben kurs bittiğinde 3-4 gün ciddi boşluğa düşmüştüm. Neyse ki bazı ekip arkadaşlarımla birlikle, hayatlarımıza eklediğimiz rutinler ve ritüelleri gerçekleştirerek o boşluktan çıktım.
Bu körelmeyi engellemek, mindseti sürdürmek için ekibiniz ve diğer mezunlarla iletişim halinde bulunma imkânı olan Cyber Struggle Topluluğu mevcut. Kurs bittikten sonra bu topluluğa dahil ediliyorsunuz.
Kurs bittikten sonra, süreç bitmiyor. Aslında daha yeni başlıyor. Şimdi bu zihin durumunu korumak, diğer insanlara yararlı olmak, limitleri aşmak, takıntıları ortadan kaldırmak ve daha da ileri gitmek gerekli. Ranger anlayışı bunu gerektirir. Kurs bittikten sonra da ekibinizle, topluluk üyeleriyle ilişkimiz bence mümkün olduğunca bu doğrultuda olmalı. Zorlu bir süreci ancak ekip olarak atlatabiliyorsunuz. Topluluğun gücüyle daha büyük zorlukları aşmak ve daha çok faydalı olup daha fazla değer katmak mümkün.
4 seneye yakın zaman geçmiş olsa da katılabilmiş olduğum için gerçekten çok şanslıyım. Kursa katılma imkânı sağladığı için de şu anki şirketime çok teşekkür ederim. Cyber Struggle Ranger 10 haftalık sürecini, o güzel ortamı çok ama çok özleyeceğim.
Emekleriniz, farklılığınız, dik duruşunuz ve kattığınız değer için minnettarız 🙂